Pixar tarafında 2015’te yapılan Ters Yüz (Inside Out) isimli animasyon filmi 11 yaşındaki Riley’nin ailesiyle birlikte yeni bir şehre taşınmasıyla başlıyor. Riley’nin karşılaştığı yenilikler ve olumsuzluklarda duyguların ona rehberlik etmesi gösteriliyor. Filmde Riley’nin yaşadığı olayları izlerken bir yandan zihninin içinde, yaşadığı deneyimleri anlamlandırmasını sağlayan 5 temel duyguyu görüyoruz. Bunlar Neşe, Korku, Öfke, Tiksinti ve Üzüntü. Filmde psikoloji açısından değerlendirilebilecek oldukça zengin bir içerik olsa da burada şemalarının oluşması etkileyen mekanizmaları ve Şema Terapi’nin bunlar üzerinde ne şekilde bir etki sağladığından söz edeceğim.
Şema Terapi kuramına göre, evrensel olarak her birimizin gelişim döneminde karşılanması gereken temel duygusal ihtiyaçları var. Bunlar güven, sevgi, koşulsuz kabul, kendini ifade, özerklik, yeterlilik, gerçekçi sınırlar, özdenetim, spontanlık ve oyun. Bu ihtiyaçlar mizaç, genetik faktörler, deneyimler ve kültürel etkilenimler gibi çeşitli etkenlerle yeterince karşılanmadığında ya da bazen fazla karşılandığında erken dönem uyum bozucu şemalar ortaya çıkıyor. Şemalar; duygular, düşünceler, anılar ve bedensel duyumların bütününden oluşuyor. Ters Yüz filmi zihnin işleyişini eğlenceli ve karikatürize bir şekilde yansıtıyor ve aslında erken dönemde şemaların nasıl oluştuğunu da gösteriyor.
Filmde gösterilen temel duyguların tek bir şema ya da modu temsil ettiğini düşünmüyorum. Ama hissedilen tüm duyguların ihtiyaçlar ile bir bağlantısı var. Riley’nin Korku duygusu güvende olup olmadığını tartıyor. Tiksinti de benzer şekilde riskli olabilecek uyaranlara karşı alarm veriyor. Güvende olmadığında kaçınmaya yöneltiyor. Öfke, adalet ile ilgileniyor. Riley’e haksızlık yapıldığında, sınırına girildiğinde tepki veriyor. Üzüntü, sorun olduğu, yavaşlamak gerektiğinden haberdar ediyor.
Neşe karakteri filmde hem Mutlu Çocuk modunu hem de Sağlıklı Yetişkin modunu yansıtıyor diyebiliriz. Riley’nin ihtiyaçlarını gözetiyor, Riley’nin diğer duyguları yoğunlaştığında onu keyif alacağı aktivitelere yöneltiyor. Bu mod aynı zamanda optimist. Ama bu optimistlik gerçeklerden kopuk olduğu anlamına gelmiyor. Sorun olduğunu ve bunun ne kadar sıkıntı yarattığını görebiliyor. Bu yüzden de çözüm odaklı ve umutlu. Dayanıklılığı yüksek. Adeta bir orkestra şefi gibi Riley’nin zihninin içi ile dış uyaranlar arasındaki uyumu sağlamaya çalışıyor. Fiziksel ve duygusal ihtiyaçları karşılamak için gereken aksiyonları alıyor.
Filmin akışı içerisinde bir noktada Neşe’nin yani Sağlıklı Yetişkin’in merkezdeki yönetme görevinden uzaklaşmak zorunda kaldığını görüyoruz. Bundan sonrasında hoşa gitmeyen duygular yani öfke ve korku deneyimlendiğinde Riley’yi tekrar dengeye getirecek, yatıştıracak biri kalmıyor. İhtiyaçların karşılanmadığı sinyali alınıyor, ancak bunları karşılayacak aktif biri yok. Riley, temel duygusal ihtiyaçları karşılanmadan, kötü hissettiren duygularla uzun süre kalmış oluyor. Aslında zihinde bir Sağlıklı Yetişkin veya ‘İyi Ebeveyn’ olmadığında bunun böyle olması oldukça anlaşılabilir. Çocukluklar duygu regülasyonunu tek başlarına yapmakta zorlanırlar. Yanlarında onların bu duygularını anlayan ve yatıştıran bir ebeveyn var oldukça, büyüdüklerinde kendi Sağlıklı Yetişkin modları güçlenmiş olur. Bu sayede olumsuz duyguları hissedince bunun arkasındaki ihtiyacı anlama ve kendini yatıştırma daha kolay gerçekleşir.
Alp Karaosmanoğlu’nun kaygıya dair şemaları ele aldığı ‘Eyvah! Kötü Bir Şey Olacak’ kitabında evham, “tehlikenin büyüklüğünü yanlış algılama veya başetme becerilerini küçümseme ile ortaya çıkan gereksiz endişe” olarak ifade ediliyor. Neşe yani Sağlıklı Yetişkin mod aktifken, okula başlamak, topluluk önünde konuşma yapmak gibi belirsizliklerle dolu sosyal durumlar Riley’de ‘kaygı’dan çok ’heyecan’ yaratıyor. Buradaki fark, Sağlıklı Yetişkin modunun birtakım olumsuz ihtimalleri görmesi ama bunun dışında da ihtimaller olduğunun farkında olması. Ayrıca olumsuzluk durumunda dahi başetme becerisi olduğuna dair bir güvence sağlaması. Bu sayede günlük hayattaki belirsizlikler veya çok da büyük olmayan olumsuzluklar heyecan olarak deneyimlenebiliyor. Ancak erken dönem yaşantıları huzur, güven/güvenlik, adalet ihtiyaçlarının karşılanmadığı bir yönde gelişmişse ve kişinin de daha distimik bir mizacı varsa Karamsarlık, Dayanıksızlık, Kuşkuculuk, Terkedilme gibi şemalar çok yoğun bir şekilde oluşabiliyor.
Filmde, anılardaki duygusal yükün ne olduğu ve ne yoğunlukta olduğuna da dikkat çekiliyor. Olumsuz yaşantılar oldukça, yaşanan ve kaydedilen anıların da Korku, Üzüntü, Öfke gibi duygular ile beraber kaydedildiğini görüyoruz. Hatta anılar bu duyguların rengi neyse o renkte kaydediliyor. Riley’nin zihnindeki Neşe yani Sağlıklı Yetişkin, belki de bunu bildiği için, anıların sadece bu duygu yüküyle kaydedilmesine engel olmak için savaş veriyor. Gerçekten de anılar, zihnimizde eşlik eden duygularla birlikte depo edilebilirler. Beynimizde Amigdala adı verilen duygu merkezi ile Hipokampüs yani hafıza merkezi birbirine çok yakın yerdeler. Konum olarak da beynimizin ilkel bölümü olan, en eski bölgelerinde yer alıyor. Beyinde aynı anda aktive olan beyin hücreleri arasında bağlar yani birtakım kısa yollar oluşur. Bu da demek oluyor ki korku duygusu ve bu duygunun hissedildiği anılar, birbirine sıkı sıkıya bağlanır. Bu bir süre sonra tehlikeyle karşılaşıldığında çok hızlı bir şekilde, üzerine detaylı bir değerlendirme, yargılama yapmadan bunu algılayıp bir tepki vermemize olanak tanır. Beynimiz evrimsel süreçte hayatta kalabilmemiz için tehlike anlamına gelen uyaranlarda bunu çok hızlı bir şekilde farketme ve otomatik olarak Kaçma, Savaşma ya da Dona Kalma tepkilerini vermemiz yönünde gelişmiş. Ancak insanlar olarak bu tepkileri yalnızca fiziksel tehditlere karşı değil, temel duygusal ihtiyaçlarımızın engellendiği durumlara karşı da veririz. Yetişkinlikte bazen gerçek bir tehlike olmasa bile bazı durumlar geçmiş olumsuz yaşantılarımızla genel hatlarıyla benzerlik gösteriyorsa yani şemalar aktive oluyorsa çok hızlı bir şekilde bu başa çıkma modlarına geçeriz. Şema Terapide bunları Kaçınma, Teslim, ya da Aşırı Telafi olarak ayırıyoruz. Eğer ortada gerçek bir tehlike varsa, bu oldukça işlevsel olabilir ama amigdala sistemi çok hızlı ve sadece genel bakışta benzemesine göre bir yargıda bulunduğu için doğru olmama olasılığı da vardır. Bu olduğunda, yani erken dönem deneyimlerimize göre şekillenen, şemalar tetiklendiğinde, duygular oldukça rahatsızlık verdiği ve ihtiyacımız karşılanmadığı için zihnimiz, Uyum Bozucu Başa Çıkma modları dediğimiz, ihtiyaçları karşılamaya yönelik olan ama aslında bizi uzun vadede daha olumsuz etkileyecek birtakım başa çıkma yollarına başvurur. Filmde Riley’nin Sağlıklı Yetişkin’i aktif olamadığında bu tetiklenmelerin sık olduğu ve kötü hissettiren duygulara uzun süreler maruz kaldığını görüyoruz. Hatta Korku ve Öfke’yle uzun süre kaldığında bir noktada hiçbir şey hissetmediğini yani Kopuk Korungan adı verilen Kaçınma moduna geçtiğini gözleyebiliriz. Kopuk Korungan Mod, kaygı yükseldiğinde veya hiç yükselmesin diye devreye girip bizi duygulardan koparabilir ve bu an için daha kötü hissettiren o duyguyu deneyimlemekten bizi alıkoyar. Riley bazı noktalarda da Öfke hissedip Aşırı Telafi modlarına geçiş yapabiliyor. Ancak tüm bu Uyum Bozucu Başa Çıkma modları o duyguların işaret ettiği gerçek ihtiyaçlara ulaşmaya pek de yardımcı olamıyor.
Şema Terapide güncel yaşantımızdaki tetiklenmelerin sebeplerini anlamak ve değişim sağlamak için yaşantısal tekniklerde kullandığımız duygulanım köprüsü de benzer şekilde işliyor. Şimdiki zamanda deneyimlenen, sıkıntı veren duygulara ve onların bedensel duyumlarına odaklanıldığında bu bizi geçmişte, çocukluk döneminde, aynı böyle hissedilen hatta böyle hissetmenin ilk deneyimlendiği -şemaların oluştuğu- anılara kadar götürebiliyor. Şema Terapi uygulamalarındaki bu çalışmalar, basit anlamda Amigdala ve hafıza merkezi arasındaki bağı zayıflatmaya, bu sayede de daha seyrek şema tetiklenmelerine, daha az yoğunlukta bir duygulanıma ve daha hızlı yatışmaya olanak tanıyor. Sağlıklı Yetişkin; Amigdala’nın otomatik ve üstün körü bir şekilde yaptığı değerlendirmeyi daha gerçekçi ve daha geniş açıdan yapabiliyor. Bu sayede Korku veya orada hissedilen acı verici duygu her ne ise yoğunluğu azalıyor. Güncel yaşantılarda durumlara verilen tepkiler de dış dünyayla daha uyumlu hale geliyor.
Ters Yüz filmi animasyon türünde olsa da basit şekilde, ana hatlarıyla beynimizin işleyişi, duyguların işlevi, anıların oluşmasına dair gerçekçi bilgiler veriyor. Bu işleyişi anlamak değişim sağlama konusunda da bize yol gösteriyor.
Klinik Psikolog Yağmur Vardar
Comentários