Anksiyete/Kaygı
Anksiyete; kaygı, vesvese, evham, kuruntu şeklinde tanımlanabilir. Kaygı, hayattaki tehlikelere karşı uyaran gerekli bir duygudur.
Herkes bu duyguyu yaşar, ancak bu kaygı, korku ve endişeler yaygın ve aşırı olduğunda anksiyete bozuklukları dediğimiz bozukluklar ortaya çıkar ve hem bireyin, hem de ailenin hayatını olumsuz yönde etkileyebilir.
Kaygının ne kadarı normaldir?
Normal gelişim sürecinde de gözlemlenen kaygı ve korkular, genellikle geçicidir. Çocuklar bu tür korku ve kaygılardan çok fazla etkilenmezler. Ancak uzun süreli, ısrarcı ve azalmayan bir kaygı varsa ve bu hem çocuğu hem de aileyi etkileyen bir hal aldıysa, kaygı bozukluğundan şüphelenebiliriz.
Ayrılık Anksiyetesi
Ayrılık Kaygısı yaşayan çocukların genellikle anne babalarından ayrılmak istemeyen, onlardan uzak kaldığında aşırı derecede kaygılandıklarını panik olduklarını görürüz. “Başıma bir şey gelecek” “Beni bırakıp gidecekler” “Bir daha geri dönmeyecekler” şeklinde düşünürler. Bundan dolayı yoğun bir korku ve kaygı yaşarlar. Sürekli anne babalarıyla yatmak isterler, anneleri nereye gitse takip ederler. Küçük çocukların annelerine karşı bu davranışları göstermeleri ve yalnız kalmak istememeleri normal gelişim sürecinin bir parçası iken, 4-5 yaşından sonra bu davranışları gözlemlediğimiz çocuklar ayrılık kaygısı yaşıyor olabilir. Bu da çocuğun hayatını oldukça zorlaştırmakla birlikte, tüm aileyi etkiler.
Eğer çocuğunuzun ayrılık kaygısı yaşadığını düşünüyorsanız, onu bir anda yalnız bırakmamalı, aşamalı olarak ondan uzaklaşmalısınız. Örneğin, anaokuluna başlayan okul öncesi dönemde çocuklardan bazıları bu kaygıyı yaşarlar. Anne, çocuğa veda etmeden onu bırakıp gittiğinde, çocuğun aklından geçen “Beni bırakıp gidecek” düşüncesi gerçekleşmiş olur ve bu düşünce yerini “ Bir daha geri dönmeyecek” düşüncesine kolaylıkla bırakabilir. Annesinin bir daha geri dönmeyeceğini düşünen çocuk, kaygı, korku, endişe ve panik duygularına kapılabilir. Aynı şekilde çocuğunu bu kadar korkmuş gören anne için de bu durum yeterince zorlayıcıdır. Ona içeride neler olduğu, kimler olduğu ve ne yapacağı bilgisini vermenin yanı sıra, gelip onu alacağınız, ya da onu beklediğinizi söylemeniz çocuğun kendisini rahat ve güvende hissetmesini sağlayacaktır. Kaygısı da azalacaktır. Ancak bu durumu çok sık yaşıyorsanız ve çocuğunuz hiç bir şekilde sakinleşmiyorsa, uzman bir psikologdan konuyla ilgili destek almanız, hem çocuğunuzu hem de sizi rahatlatacaktır.
Sosyal Anksiyete Bozukluğu
Çocuk, başkalarının yanında “onu değerlendireceklerini” düşündüğünden dolayı yoğun korku ve kaygı yaşar. Sosyal anksiyete bozukluğu olan çocuklar, yaşıtlarıyla konuşmama, yabancı ve tanımadıkları ortamlara girmeme, yabancılarla konuşmama, iletişim kurmakta zorlanma, çekingenlik, ürkeklik gibi davranışlar sergiler.
Girdikleri sosyal ortamlarda yoğun derecede kaygı yaşarlar ve bedensel belirtiler gösterirler. Titreme, terleme, kalp çarpıntısı, yüz kızarması gibi kaygıyla ilgili fiziksel tepkiler ortaya çıkar. “Bana gülecekler” “Herkese rezil olacağım” düşünceleri hâkim olur ve sosyal ortamlardan kaçınırlar. Yaşıtlarıyla oyun oynamak istemez, bir soru sorulduğunda yanıt vermezler ya da çok kısık sesle yanıt verebilirler.
Tanıdıkları kişilerin yanında, örneğin; anne, baba, teyze, amca, yakın arkadaş ile konuşurken hiç kaygı yaşamaz iken, misafirliğe gitmekten ya da evlerine tanımadığı misafir gelmesinden hoşnut olmazlar. Kimi zaman başkalarının olduğu ortamlarda yemek yemeyen bu çocuklar, “sessiz” “sakin” “uslu çocuk” olarak nitelendirilirler. Kimi zaman tanıdık kişilerle bile göz temasından kaçınırlar. Restoranda sipariş vermek, ya da sınıfta el kaldırmak onlar için çok zor ve kaygı vericidir. Arkadaşlık kurmakta zorlanırlar. Ya çok nadir arkadaşları olur, ya da hiç arkadaş edinemez, yaşıtları içinde yalnız olurlar.
Eğer çocuğunuzda sosyal anksiyete bozukluğu olduğundan şüpheleniyorsanız, onu başkalarının önünde utandırmamaya, ne yapacağını söylememeye özen göstermelisiniz. Sosyal anksiyete bozukluğu yaşayan çocuklar kendi hareketlerine ve bedenlerindeki tepkilere çok fazla odaklandığından ve başkalarının onları değerlendireceğini düşündüğünden onların görünüşlerine, davranışlarına dair yorumlar, eleştiriler yapılmamalıdır. Bu tür yorumlar, kaygıyı arttırmak dışında bir katkı sağlamayacak, aksine kaygıyı arttıracaktır.
Anksiyete bozuklukları neden olur?
Kaygı bozukluğu yaşayan çocukların anne babalarına baktığımızda neredeyse hepsinin anne babalarında ya da aile bireylerinde benzer kaygı bozuklukları görülmektedir. Genler yoluyla geçmekte olup, çocuklar yatkınlıkla doğar.
Öte yandan, kaygılı anne baba tutumları da kaygılı çocuğun daha da kaygılanmasına neden olur. Böylelikle biyolojik açıdan yatkın olarak doğan çocukta, kaygı bozukluğu çıkması kolaylaşır. Aşırı kaygılı ebeveynlerini gören çocuk, "Bu ortam güvenli değil" "Bir şey olacak ki annem/babam kaygılanıyor" mesajını alır. Hem bu mesajı alan, hem yatkınlıkla doğan, hem de ebeveynlerini model alan çocuk böylelikle yüksek seviyede kaygı, korku yaşar.
Anne babanın çocuğa karşı tutum ve davranışları çocuğun kaygı bozukluğu geliştirmesinde ve belirtilerin artmasında büyük önem taşır. Örneğin; çok kaygılı bir anne düşünelim. Çocuğunu kimseye emanet etmeyen, yanından ayırmak istemeyen anne, çocuğa direkt olarak "Bu dünya güvensiz ve tehlikeli" mesajını verir. Bu mesajı alan birçok çocukta, ayrılık kaygısı bozukluğu gelişir. Çünkü çocuk için artık annesinin olmadığı her yer "güvensiz ve tehlikeli" dir.
Kaygı bozukluğu olan çocuklara yaklaşım
Kaygılı çocukların kaygısını daha da arttırmamak gerekir. Onların dış görünüşleriyle ilgili yorum yapmamak, dalga geçmemek önem taşır. Kaygılarını ifade ederken bile zorlandıklarından, yalnız olmadıklarını bilmek onları rahatlatacaktır. Örneğin; "annemi çok özledim, beni almaya gelmeyecek mi?" diyen bir çocuğa öğretmeni; "Hepimiz annelerimizi çok özledik, okul bittiğinde hepimiz annelerimizin yanına gideceğiz" yanıtı verilebilir. Önemli olan çocuğun yalnız olmadığını, bunun anormal bir durum olmadığını ve "güvende" olduğunu bilmesidir. Eğer çocuğunuzun kaygısının onun ve sizin hayatınızı olumsuz etkilediğini düşünüyorsanız, kaygısıyla sağlıklı bir şekilde başa çıkmayı öğrenmesi için bir uzmandan mutlaka destek alınız.
Berat Arifoğlu
Klinik Psikolog
Comentários